Çumra 26 Haziran

Adamdaki ego, "sadece ben bilirim" havası, geçmişte hükümetin başarılarını sadece kendine mal etmesi, Sayın Erdoğan'ı sıfıra çıkarması hayretimi mucip oldu. Baktım hayat hikayesi Ak Parti'nin kuruluşuyla başlamış, daha önce bir yöneticilik deneyimi de yok. Amerika'da bir şirkette kısa süre çalışmış. Birilerinin pohpohlamasıyla bakanlık koltuklarına oturmuş. O yıllarda dışarıdaki para bolluğundan, yapılan özelleştirmelerden dolayı hükümetin finans rahatlığı olmuş ve enflasyon tekli rakamlara düşmüştü. Ama daha sonra 2012'den sonra başımıza gelmeyen kalmadı. Gezi olayları, hükümete çekilen operasyonlar, kapatma davaları, e- muhtıralar, darbe girişimleri, 15 Temmuz hain darbe olayı, vb. sıkıntılardan sonra bürokrasi boşaldı, Yargı, Emniyet ve Askeriyeden birçok atılmalar yaşandı. Arakasından gelen pandemi ve on iki ili yıkan deprem, Hükümeti sendeletti. Allah'tan Sayın Erdoğan'ın cesareti ve dik duruşuyla ayakla kalmayı başardık. Babacan 2012 yılına kadar olumlu icraatleri sahipleniyor, sonraki yıllardaki menfi olaylardan hiç bahsetmiyor.

Evet, enflasyonu az bir zamanda düşürebileceğinden, liyakatsiz kadroların hükümete çöreklendiğinden bahsediyor. Sanki Sayın Erdoğan bürokrasiyi liyakatsizlerle doldurmuş, bunu bilerek yapmış, yolsuzlukları görmezden gelmiş.(!) Aksine Sayın Erdoğan Fetö olayından sonra bürokrasiyi baştan ayağa yeniledi, belki en yetkin yöneticileri getirdi, torpil ve soru çalma olaylarını bitirdi, devleti bir grubun baskısından ve tasallutundan kurtardı. Bugün seksen bir ilin valisi de dini bütün insanlar, bakanlar, yardımcıları, genel müdürler hep yetkin kişiler. Bunların bir kısmını da yakınen tanıyorum.

Ali Babacan'ın arakasındaki güç Fetö grubunun insanlarıydı, bunların çoğu da yüksek makamlara uçarak geldi, bunlar Ali Babacan gibi bakanlardan ve üst düzey yetkili insanlardan himaye gördü. Şükür bu insanların bugün yetkileri yok. Sayın Erdoğan'ın yakın çevresi daha sadık ve güvenli. Sayın Erdoğan yirmi üç yıllık tecrübeden sonra kimin ne yöne hizmet ettiğini öğrendi. Artık yoğurdu üfleyerek yiyor. O yüzden başkanlık sistemine geçildi. Bir de Sayın Ali Babacan, başkanlık sistemini yerden yere vuruyor. Tek bir kişinin Türkiye'yi yönetmesini hazmedemiyor. Hukuk ve adaletin kalmadığından, istişare kültürünün kaybolduğundan, şeffaflığın olmadığından dem vuruyor. Halbuki son yıllardaki savunma sanayindeki başarılar, dokunulmaz kişilere dokunmalar, başkanlık sistemiyle beraber geldi. Dünyada, Orta Doğu'da ülkemizin sözünün dinlenir olması hep başkanlık sisteminin sonuçlarıdır. Bu sistemden de dönüş olmayacaktır.

Sonuç olarak Sayın Babacan'da samimiyet ve vefa göremedim,

Sayın Erdoğan'a bir teşekkür edemedi. Hep kendini övdü, öne çıkardı ve Hükümet'in bugünkü başarılarını görmezden geldi. Hele iki yüz liralık banknotun ne kadar değer kaybettiğini anlatırken sanki diğer ücretler artmadı gibi gösterdi. Evet paramız değer kaybetti ama ücretler de enflasyon karşısında çok geride kalmadı. Adaletsiz maaşları, yüksek faizleri biz de eleştirdik ama orta vadede düzeleceğinden de eminiz. Sayın Eroğan'ın dürüstlüğünden, tecrübesinden ve liderlik kariyerinden hiç şüphemiz yok. Bu ülke ancak O'nun liderlğinde yükselir ve badireleri aşar. Ufukta başka bir parti ve lider göremiyoruz.