EVLENMENİN HÜKÜMLERİ
Dinimiz, evliliği genel olarak tavsiye ederken, yasakladığı da olmuştur.

Çünkü evlilik bir külfettir, bir sorumluluktur, aynı zamanda bir nimettir. İşte bu sorumluluğu, her insan aynı derecede taşımayabilir. Her insanın huyu, karakteri, nefsani arzuları, hayattan beklentileri, psikolojik durumu, fiziksel ve fizyolojik yapısı farklıdır. Evlilikler de, insanlardaki bu farklılıklara göre gerekli veya gereksiz olur. Fıkıh kitaplarımız, evliliğin hükmünü altı maddede toplamıştır. Bunlar; farz, vacip, sünnet, mubah, haram, mekruh dediğimiz mükellefin fiillerindendir. Bu hükümleri şu şekilde açıklayabiliriz:
Farz olan evlilik:
Farz, delil ve anlamında şüphe olmayan, Allah’ın mükellef kullarına kesin olarak emrettiği işlerdir. Yapılmaması büyük günahtır, haramdır.
Harama düşme, fuhuş ve zinaya yönelme korkusu yüzde yüz olan, iradesine ve nefsine hakimiyet kuramayan, şehvani arzusu fazla olan, evliliğin getirdiği yükümlülükleri taşıyabilen ve mehir vermeye gücü yeten insan için evlenmek farzdır. Mükellef insan, bu farziyeti yerine getirerek şehvetini kıracak, haramdan kendini kuruyacaktır.
Sünnet olan evlilik:
Sünnet, Peygamberimizin kendi hayatında uyguladığı, bize de tavsiye ettiği fiilleri ve sözleridir. İşlenmesi sevap, yapılmaması mekruh ve Peygamberimize saygısızlıktır.
Şehevi arzusu normal olan, fiziksel ve psikolojik bir engeli bulunmayan, hanımının maddi ve psikolojik isteklerine cevap verebilen her insana, neslin devamı için evlilik sünnettir. İsa (AS.) dışında her peygamber evlenmiş, Peygamberler evli erkeklerden seçilmiştir. Dolayısıyla evlilik bir meziyet ve fazilettir. Peygamberimiz, bekârları “ şerliler” olarak tarif ve tavsif etmiş, “Nikâh, benim sünnetimdir, her kim ki sünnetimden kaçarsa benden yüz çevirmiştir” , “Dört şey Peygamberlerin sünnetlerindendir: Utanma, güzel koku sürme, misvak kullanarak dişleri temizleme ve evlenme.”buyurmuştur.(Tirmizi, Nkah,1) Ünlü bir düşünür de şöyle demiştir: “Mutlaka evlenmelidir. Çünkü bunda başarıya ulaşanlar mutlu, ulaşamayanlar benim gibi filozof olur.”
Mubah olan evlilik:
Yapılıp yapılmamasında günah veya sevap olmayan, mahzuru bulunmayan işlerdir. Yemek, içmek gibi bazı mubahlar, işlenmezse veya aşırı gidilirse günaha dönüşür.
Şehevi arzularında aşırılık bulunmayan, kendisinde evliliğin maddi ve manevi sorumluluğunu üstlenebilecek gücü gören, belki yaşlılığından dolayı nefsani arzu taşımayan, hatta çocuk dünyaya getirme kabiliyeti olmayan insan için, ancak yalnızlıktan kurtulma ve yardımlaşma amacıyla evlilik mubahtır. Nikâhlı olarak ölmek tavsiye edilmiştir. Sahabelerin çoğu yaşlılıklarında evlenmeyi, evli olarak ölmeyi istemişlerdir. Abdullah ibni Mesûd (R.A), “Allah’ın huzuruna bekâr olarak varmaktansa, ömrümden on gün kaldığını bilsem evlenmeyi isterim.”buyurmuştur.
Vacip olan evlilik:
Vacip, farz kadar delili ve delaleti kesin olmayan Allahın emridir. Yapılmaması harama yakın mekruhtur.
Nefsine sahip olamama endişesi duyan, ancak harama düşmeden de bekâr yaşayabilen insan için evlenmek vacipdir. Bekârlığın zararına ve riskine işaret eden Peygamber Efendimiz(S.A.V) şöyle buyurur:”Evlenen insan dinin yarısını tamamlamış olur. Diğer yarısı için de Allah’tan korksun.”(İbni Cevzi, El ilel)
Mekruh olan evlilik:
Mubah, Peygamberimizin hoş karşılamadığı işlerdir, günaha yol açabilir, kaçınmak faydalıdır.
Kadına zulmedeceğinden ve sorumluluklarını yerine getiremeyeceğinden endişe duyan ve mehir vermeye gücü yetmeyen insan için evlilik yapmak mekruhtur.
Haram olan evlilik:
Haram, Allah’ın kesin olan yasaklarıdır. İşlenmesi büyük günahtır, tevbe etmek gerekir.
Kadına zulmetmesi kesin olan, kadının maddi, manevi ve cinsel ihtiyaçlarını karşılayamayan, alkol ve uyuşturucu gibi kötü alışkanlıkların bağımlısı olup, evlilik sorumluluğunu taşıyamayan bir insan için evlilik haramdır. Hz. Ömer (R.A),”İnsanı evlenmekten ancak, âcizlik ve fâcirlik meneder” buyurur.
Sonuç itibarıyla şartlarını taşıyan Müslüman için evlilik gereklidir, ihmal edilmemelidir. Allah’ın vediği nimeti kullanmamak, O’na saygısızlıktır.
Daha doğrusu âciz, güçsüz, fâcir ve zâlim olmayan bir Müslüman için evlenmek bir vecibedir, görevdir ve ibadettir. Evliliğin gerekliliğini ve bir ibadet olduğunu, İmam-ı Gazali bir benzetmeyle şöyle anlatır: Bir efendi, kölesine tohumunu, her türlü ziraat aletini ve tarlayı teslim eder, güç ve sağlığını da bahşeder, tarlayı sürüp ekmesini ister. Köle bu imkanları kullanmaz, efendisinin emrini yerine getirmez ve tembel davranırsa, elbette efendi köleyi cezalandıracaktır.
Bütün şartları taşıdığı halde evlenmekten kaçınan kullarını Allah bir şekilde cezalandıracak, dünyada ve âhirette birçok nimetlerden ve faziletlerden mahrum bırakacaktır.
Son yıllarda gençler arasında evlilikten kaçış başladı. Gençler, evlenmeyi sebepsiz olarak erteliyorlar, evlilik sorumluluğunu almak istemiyorlar. Birçoğu gayr-i meşru ve haram olan yollarda cinsel arzularını tatmin etme yoluna giderken, bir kısmı da internet ortamında chat yaparak, gayr-i ahlâki sahneleri izleyerek doyuma ulaşıyorlar. Sonuçta evliliğin sıcaklığından, samimiyetinden, güveninden, çocuk sevgisinden mahrum olan gençlik, sokak ve cafe ortamında birçok fıtrî, millî ve dînî değerlerinden uzaklaşıyor, bunalıma giriyor, uyuşturucu bataklığına sürükleniyor. Gençliklerini yaşamak adına dinçliklerini ve kişiliklerini kaybediyorlar. Atalar ne güzel söylemiş: “Bekârın parasını it yer, yakasını bit yer.”
Evlilik insana kişilik kazandırır, olgunlaştırır, sorumluluk verir, eve bağlar, kötü çevreden uzaklaştırır, babalık ve annelik duygusunu tattırır, karşı cinsin dünyasını öğretir. Evlilik kendi başına bir okuldur. “Bir kadını idare etmek, bir devleti idare etmekten zordur” denir. Ayrıca bekâr insan dinini tam yaşayamaz, ibadetlerini tam yapamaz. Çünkü vesveselidir, beyni ve gönlü parçalıdır, gözleri harama kaygındır. Nitekim Peygamber Efendimizin, “Evlenen dinin yarısını tamamlamış olur, Artık diğer yarısında da Allah’a karşı gelmekten sakınsın”(İbni Cevzi) sözü bu gerçeğe işaret etmektedir. Hazreti Ömer de, “Bekâr bir genç gördüğümde doğabilecek şerden ötürü tüylerim ürperir” buyurur.
Memleketimizdeki fuhuş bataklığını kurutmak, yıkılmaya yüz tutan aile müessesesini ayakta tutmak istiyorsak gençler evlenmelidir. İş-aş bahanesiyle, sudan sebeplerle anne-babalar çocuklarının evliliklerini ertelemesinler. Çünkü o gençlerin işlediği her günahın vebaline ebeynler de ortaktırlar. Evlilikler kolaylaştırılmalı, altından kalkılamaz çeyizler, mehirler ve başlık paraları dolayısıyla gençlerin evlilikleri geciktirilmemelidir. Allah Rasülü, “Fakirlik korkusuyla evlendirmeyenler, bizim yolumuz üzerinde değildir.” buyurur.
Evliliklerin kolaylaştırılması konusunda bir “Devlet politikası” geliştirilmelidir. Yine fakir gençlerin düğünlerinin finansmanı için vakıflar, dernekler kurulmalı, adetleri çoğaltılmalı, zenginlerimiz bir ibadet aşkıyla bu derneklere sahip çıkmalı, omuz vermelidir. Çünkü Peygamberimiz buyurur: “ Şefaatin en faziletlisi, iki insanın evliliğine yardımcı olmaktır.”
Ayrıca çocuklar ve evlatlar olarak, eşi ölmüş ana-babamızın evlenmelerine yardımcı olmalıyız. Hatta evlenmek isteyip istemediklerini sormalıyız. Mal bölünür korkusuyla babamızın evlenmesine engel olmadığımız gibi, bizzat eşini arayıp bulmalıyız. Annemizin de duygularını ve yalnızlığını dikkate alarak, annelik sevgisiyle, gelen dünürlerini reddetmemeliyiz, annemize danışmalıyız. Dul annemizin evlilik yapmasına rıza göstermeli, küskünlüğe yol açmamalıyız.
Son zamanlarda memleketimizin kanayan yaralarından birisi de dul kalan yaşlılarımızın evlenememesi ve yalnızlık acısı çekmesidir.Çünkü eşin boşluğunu hiçbir şey dolduramaz, eşin verdiği güveni ve sıcaklığı hiçbir şey veremez. Resul-ü Ekrem (s.a.v.) “Dünya bir meta’dır (faydalı bir ni’mettir).Bunun en hayırlısı da, sâliha (Allah’tan korkan) kadındır” buyurur. Başka bir hadiste de “Bana dünyanızdan üç şey sevdirildi: Kadın, güzel koku, gözümün nuru namaz.” buyrulur.Yine kadının erkek için, erkeğin kadın için önemini vurgulayan Rabbimiz bir âyetinde şöyle buyurur: “Onlar(kadınlar) sizin için, siz de onlar için birer (koruyucu) elbisesiniz.”(Bakara,187)
Özellikle şu hadis-i şerif, bekârlığın zorluğunu anlatmaya yeter: “Karısı olmayan erkek, zengin de olsa yoksuldur, yoksuldur, yoksuldur. Yine kocası olmayan kadın, zengin de olsa yoksuldur, yoksuldur, yoksuldur.”
Evlilk, nimettir, külfeti de var,
Sevgisi, şefkati, ülfeti de var,
Haramı, mekruhu olduğu gibi,
Hem farzı, vacibi, sünneti de var.
0 Yorum