UÇUK FİKİRLER...
Bugün Konya basınından birçok gazetede gördüm bu sloganı.

Büyükşehir Belediyesinin manşeti gibi başa tutturulan, halkı tasarrufa çağıran bu anlamlı slogan için "Çok geç artık" diye söylendim görünce! Bunları söylemek ne ki; çok önceden çığlık atmak gerekirdi dedim, göz göze geldiğim birine!
Çoktandır yazmak istediğim bir konuydu. Herkesin su, suuu diye hiç dilinden düşürmediği, yağışlar çok yetersiz diye gündemden indirmediği acı gerçeğimiz hakkında uçuk fikirler de sunulmalıdır diyordum.
Anlamı; gerçekleşmesi mümkün olmayan düşünce diye ifade edilmiş olsa da ben fikrimi söylemekte ısrar ediyorum!
Norveç'mi olur, İsveç mi İskandinav ülkelerinden su ithal etmek için ilk talipli biz olsak ne düşünürdünüz diye bir soru sorsam ne cevap verirdiniz? Muhtemelen çoğu insanımız uçuk kaçık bir fikir olarak bakacaktır diye düşünüyorum.
Bu fikri ülkede ilk ortaya atan ben olabilir miyim diye de bir merak uyandı içimde inanır mısınız?
O ülkelerin suyunu satmak gibi bir düşüncesi var mı onu bile bilmiyorum ama benim ülkemin en az petrol ve doğalgaz ihtiyacı kadar su ithalatına ihtiyacı olacağı sürece doğru dolu dizgin gidiyoruz gibi bir his var içimde!
Herkesin papağan gibi tekrar edip durduğu "dış havzalardan su getirilmeli" fikrine yüzde yüz katılmakla beraber; geçti Bor'un pazarı, sür eşeği Niğde'ye diyesim geliyor! Hiç kimse bir damla suyunu, ölür de vermez bundan sonra, çünkü kendine yetmez. Hır çıkar sizin anlayacağınız...
Öyleyse ne yapmalı, nerden su bulmalı diye çiftçisine, uzmanına, önüme gelen muhatapların hepsine ve tabi ki kendime sordum durdum dostlar. Beğenilir, beğenilmez, ben fikrimi söyleyeyim de belki hoca Nasrettin'in dediği gibi 'Ya Tutarsa!'
Bu uçuk fikri madem ortaya attık, içini doldurmak gerek öyle değil mi?
Bendeniz bu fikrimi daha önce bir sempozyumda; Çumra'da tarımda sürdürülebilirliği konuştuğumuz tebliğ esnasında, bir soru cümlesinin içinde dile getirerek dinleyicilerin tepkisini gözlemlemeye çalışmıştım. Hani zarf atmak denir ya bir konuya halkın ilgisini öğrenmek için baş vurulan yöntemi denedim ben de. Bıyıkaltı gülümseyenler, ilginç bulanlar, şaşıranlar gördüm. Olmaz gardaşım taa ordan su mu gelir buraya diyenler olmuştu...
Etrafımızdaki havzalardan, komşu ülkelerden kaynak aradım, zihnimi taradım; yok kardeş, her yerde ortak ve benzeri sorunlar yüzünden su artık paylaşılamayacak kadar değerli bir cevher. O vakit ihtiyacından fazla su rezervi olan ülkeler var mı ona bakmak lazım...
Uçuk fikirlerime umut veren düşünce; çok sınırlı tarım yapılabilen İskandinav ülkeleri, acaba elindeki fazla suyunu satar mı?
Yıllar önce Norveç gezisine katılan Ziraat Mühendisi bir arkadaşıma su kaynaklarını ve tarımsal üretimleri ile ilgili sorular sormuştum. "Abi biz ülkemizde nerede su buluruz da tarım yapa biliriz diye düşünürken, onlar da nasıl ederiz de fazla suları tahliye edecek bir yol buluruz derdindeler, her tarafı su abi, inanılmaz" dediğini hiç unutmadım... Bir başka umut bağladığım konu ise "Bize hedef proje ile ödenek tahsis edilsin ve yetki verilsin yeter ki; bizde mesafe tanımaksızın dünyanın bir ucundan su getirecek donanımlı teknik eleman da var, bilgi birikimi de var" diyen bir DSİ bölge müdürünün sözleridir. Yıllar önce kamuoyunda taban sularının tehlike sınırlarına kadar düştüğünü, tatlı suların tuzlu suların tehdidi altında olduğu tartışılıyordu. Durumu kaynağından öğrenmek için Konya DSİ Bölge Müdürlüğüne gittik bir arkadaşımla. Çalıştığım kurumun yayın organı Konya Tarım Gazetesinde gezi ve inceleme yazıları yazıyor, önemli bulduğum konuları yazı dizisi şeklinde çiftçiler başta olmak üzere halkın ilgisine sunuyordum. Yerel basında köşe yazıları da yazıyordum. Gıdım gıdım tükenen su kaynakları ve yok olan tarım alanları ile ilgili o kadar çok çığlık attım ki deyim yerindeyse ama duyan olmadı maalesef! Aynı şekilde hayvancılık can çekişirken kulağının dibinde feryat kopardığım insanlara sesimizi duyuramamışız belli ki... işte o günlerde DSİ Bölge Müdür Vekili Sayın Selahattin PINARKARA ile uzun bir sohbet ve konu hakkında değerlendirme yapmıştık. İşte yukarıda bahsettiğim o mesafe tanımaksızın suyu getirebiliriz sözünü de hiç unutmadım bu güne kadar. Sadede gelmek gerekirse değerli dostlar; tarımın önemli merkezlerinden biri olan Çumra'nın bir evladı olarak, endişesi her geçen gün katlanan çiftçimizin derdi benim de derdimdir. Her şeyi yoluna koyabilecek bir tek Allah var, dilerse kün fe yeķün der ve olur; buna imanımız tam ama dilerse tabiki. Aklımdan çıkmayan; kul olarak durumumuzu değiştirmedikçe o da bizim durumumuzu değiştirmez ayetini anlaya biliyormuyuz, kendimizi hesaba çekip tefekkür edebiliyor muyuz?!
Şunu kabul etmeden asla durumumuzu düzeltmemiz mümkün değil; geldiğimiz noktaya hep birlikte biz sebep olduk, baş sorumlu her zaman hırsının kurbanı olan insandır...
Sonuç olarak, bir yere hiç veya yetersiz yağan rahmet ile bir yere aşırı yağan rahmet aynı ortak akıbete, yani felakete götürür insanı. Nimete şu veya bu şekilde bir daha kavuşursak eğer ne olur kıymetini bilelim...
Norveç örneğini bir beyin fırtınası estirnek için ortaya atmak istedim; uçuk kaçık bir fikir olsa da, bize çok uzak, hayal veya rüya da olsa orada bir umut olarak dursun, yeni fikirlere ayak vermek te bir başlangıçtır...
Selam ve saygılarımla
26 Şubat 2025
0 Yorum